öğren
Leave a comment

Dedemden Öğrendiklerim

Bir cuma akşamıydı. Dokuz, belki on yaşındaydım. Mami ile sen Şabat yemeği için evimize gelmiş salonda sohbet ediyordunuz. Islak saçla salona girdiğimi görünce annem “hemen saçını kurut öyle gel,” demişti. İsteksizce odama geri dönmeye hazırlanırken “ben kurutayım saçlarını, ” dedin. Suratında çocuksu bir heyecan vardı. Seninle baş başa geçirdiğimiz ilk anlardan bu sahne kaldı aklımda.

Sanki büyük bir kadın olmuş kuaföre gelmişim gibi aynanın karşısına oturttun beni. Yavaş yavaş saçlarımı kurutmaya başladın. Ama benim hemencecik canım sıkılmış, içim kıpır kıpırdı. Yerimde durmak zor geliyordu.

“Yeter kurudu neredeyse, hadi gidelim,” dedim.

Ama sen saçımın her telini kurutmadan beni bırakmayacaktın. Bunu anlayınca sandalyeye biraz daha yayıldım. Aynadan senin ne büyük zevkle bana hizmet ettiğini gördükçe sabırsızlığım eriyordu. Ben de senin gibi o anı yaşamayı öğreniyordum. Saçlarımın arasından geçirdiğin sıcak ellerin boynumda yumuşak bir esinti gibi. İşte senden öğrendiğim sayısız derslerden birini farkında olmasam da o gün öğrendim: Yaptığın ne olursa olsun tam yap, bütün kalbinle yap ve de en önemlisi zevkle yap.

Ben büyüdükçe buluşmalarımız, sohbetlerimiz de büyüdü. Ben daha küçücükken bana “en büyük torunum” diye hitab ederdin. Büyük torunun daha da büyüdü koca insan oldu. Bana arkadaşım demeye başladın. Bir dosta, bir sırdaşa anlatır gibi içini döktün. Benim sırdaşım oldun, beni dinledin. Bana arkadaşlığın yaşı, rengi, boyu olmadığını gösterdin.

Fikirlerimiz uyuşmadığında düşüncelerini asla saklamadın, bana kızsan da üzmeden kızdın. Aylar, seneler sonra bile “şu veya bu konuyu düşündüm, sen haklı olabilirsin” demekten korkmadın. Fikir değiştirebilmenin saygıdeğer bir vasıf olduğunu, açık görüşlü olmanın önemini öğrettin.

Sen insanlara değer vermekle kalmadın, onları değerli hissettirdin. Karşına çıkan her insanın gözünün içine bakıp, yaptığı işi takdir ettiğini gösterdin.

Hepimizi, bütün aileni kolladın. Hem kendin hem bizim için çalıştın.

Kim ne derle pek uğraşmadın, kendi özgürlüğünün peşinden koşarken etrafındakilere de özgürlük aşıladın. İstediğini yapmakta inat ederken, bana da istediğim şeylerin peşinden koşmakta inat etmeyi öğrettin. Risk almaktan korkmamayı tembihledin.

“Git yalniş yap,” dedin ben beklenmedik kararlar alığımda. Yalnış yapa yapa doğruyu bulacağımdan kuşku duymamayı öğrettin bana.

Senin için şen şakrak, iyi kalpli ama biraz da deli derdi tanıdıkların. Burada olsan “dededededede! ben deliyimmmm!” diye bağırıp dans ederdin herhalde. Kendi cenazeni ciddiye alır mıydın acaba? Kimselere görünmeden “Mami çikolataları nereye sakladı,” diye fısıldardın Hatice Ablanın kulağına.

Hayatın da yaşamın da ölümün de ciddiyetini fark etmediğinden değildi deliliğin. Bu yaşamın gülmediğimiz, gülemediğimiz sürece pek de anlamı olmadığından. Acı çekmene rağmen, artık sonun kapının eşiğinde olduğunu bilmene rağmen hastane yatağından bile sevdiklerinle şakalaşmaya etrafındakileri güldürmeye devam ettin.

Mavi gözlerinin ışıltısını, o koca tebessümünü, şakalarını, dalgalarını, sevgi dolu yüreğini hep kalbimde taşıyacağım. Benim dedem olduğun için, seni tanıdığım için o kadar mutluyum ki seni kaybetmek acı tatlı—tıpkı o çok sevdiğin bitter çikolatalar gibi.

Ben seni hep kahkahalarınla hatırlıyacağım. Kollarını kocaman açıp beni kapıda karşılamanla, kahvaltını itina ile hazırlarken sessizce bir şarkı mırıldanışınla, Kudüs sokaklarında kol kola girip zıplayışımızla, kırık ayak bacak demeden dans edişinle.

Hayata gelmeyi seçmedik hiç birimiz ama geldikten sonra da gitmek zor geliyor sanırım. Sen de bir buçuk senedir yılmadan savaş verdin, pes etmedin. Daha bir kaç ay önce iyileşip İsrail’e bizi ziyarete gelme planları, vapur turuna çıkma hayalleri kuruyordun. Bilmem hatırlar mısın? Senin çocuğunu görmeden ölmeyeceğim diye söz vermiştin bana. Biraz yavaştan aldım kusura bakma ama belki de bu sözünde durmayarak bana son dersimi verdin.

Seni çok seviyorum. Güle güle git Dedecim.**

** Bu yazıyı Dedem Yuda Leon Hason’un Haziran 2016 da kaldırılan cenazesinde okumuştum.